Author |
Daniel Goffman |
Title |
Osmanlı İmparatorluğu'nda İngilizler, 1642-1660 |
Original Title |
Britons in the Ottoman Empire, 1642-1660 |
Edition |
Birinci Basım, Kasım 2001 |
Publisher |
Sabancı Üniversitesi Yayınları |
ISBN |
975-8362-09-7 |
Call No |
DR435.B74 G64 2001 |
Önsöz |
vii | Teşekkür |
ix | Kullanılan Transkripsiyon Üzerine Notlar |
xii |
1. | İlk Sömürgeci | 3 |
2. | İngiliz ve "Öteki" Olarak Osmanlı | 12 |
3. | Üç İngiliz Yerleşimi | 26 |
4. | Osmanlı Sınırında İngiliz Tüccarlar | 40 |
5. | Büyükelçinin Oynadığı Kumar | 61 |
6. | Meclis mi Kral Mı? | 78 |
7. | Büyükelçilik İddiasında Olanlar | 87 |
8. | Osmanlı Ticaret Dünyasına Uyum Sağlama | 111 |
9. | Bâb-ı Âli, Büyükelçi ve Eyaletler | 131 |
10. | Kuşatılmış Bir Büyükelçi | 142 |
11. | İngiltere ve Yakın Doğu | 159 |
12. | Yeniden Kurulan Birlik | 175 |
13. | İç Siyaset ve Denizaşırı Dünyalar | 191 |
Notlar |
200 | |
Sözlükçe |
248 | |
Kaynakça |
251 | |
Dizin |
270 |
Kültürler-arası tarih araştırması yapmak ve yazmak, en az iki farklı uygarlığın geçmişlerine ve arşivlerine hakim olabilme sorununu ortaya çıkarır. Elde edilen sonuç ise çoğu zaman dengesizdir, bir uygarlık öne çıkarken diğerleri karanlıkta kalır. Bu durum genellikle, Avrupa tarihi eğitimi görmüş kişiler, batı ülkeleriyle dünyanın öteki bölgeleri arasındaki ilişkilerin tarihini yazdıklarında kendini gösterir. Edward Said'in "oryantalizm" olarak tanımladığı kültürel varsayımlardan, ve "ortaya çıkarılmış" uygarlıkların dillerine ve tarihlerine olan yabancılıktan ötürü, bu tür yazılar çoğunlukla çarpıtılarak, Avrupalı olmayanları belirsiz ve güçsüz olarak betimlerler.
Ingiliz-Osmanli iliskileri konulu çalismalar da bu tür çarpitilmis tanimlamalar sunarlar. Osmanli Imparatorlugu ve Ingilitere tarihçileri birbirinden çok farkli yöntembilimler (metodolojiler) kullanmaktadirlar.Basitçe ifade etmek gerekirse bir ingiliz tarihi uzmani, bu toplumun özenle islenmis, karmasik tarih konaginda bir barinak bulabilmek için devasa bir yazili tarih külliyatini incelemek zorundadir. Agdali bir dille ve zengin olmakla birlikte hemen hemen hiç incelenmemis bir uygarlikla bogusan bir Osmanli uzmani, neredeyse bos bir levhayla (tabula rasa) karsilasir ve çogunlukla tarihçiden ziyade, bir dilbilimci gibi hareket eder. Birbirinden böylesi farkli bir disiplinleri bir araya getirmek ve her birinin hakkini verebilmek çok zordur. Bu yöndeki çabalarin çogu Ingiliz uzmanlar tarafindan baslatilmis; ve dinamik, egemen bir Ingiliz uygarliginin, duragan ve zayiflamakta olan bir Osmanli halk kitlesi üzerinde kolayca etkili olabildigi izlenimini veren dengesiz öykülerle sonuçlandirilmistir.
Osmanlı tarihi uzmanı olarak ben tam tersi bir zorluk yaşadım. İngiliz tarihine ve tarihçiliğine, büyük bir hevesle meraklandığım Osmanlı dünyasıyla İngiliz dünyası arasında bir denge kurabilecek biçimde nasıl hakim olacaktım. bu işi, verimli bir araç olan işbirliği ile gerçekleştirmeye çalıştım. 1987 yılında, Ball State University'den meslektaşım ve Tudor-Stuart dönemi İngiliz tarih uzmanı Mark Charles Fissel ile becerilerimizi birleştirmeye karar verdik. işbirliğimize İngiliz iç savaşları ve 1640'lardaki İngiliz siyasi sisteminin başlangıç dönemi sırasında Osmanlı ve İngiliz dünyaları arasında savrulupduran cesur gezgin Sir Henry Hyde'ın 1651'de Londra'da asılarak idam edilmesine yol açan koşulları inceleyerek başladık. Bu alçakgönüllü başlangıcın bizi sürüklediği dört yıllık çalışma, yalnızca bir yazı üretmemizi değil, ayrıca birbirimizin alanlarını öğrenmemizi de sağladı: Artık her ikimiz de kendi İngiliz-Osmanlı incelemelerimizi yazıyoruz. Profesör Fissel'in, yaptığım çalışma konusunda gösterdiği heyecan ve Stuart dönemi İngilteresi hakkında bana öğrettikleri, Osmanlı ve İngiliz uygarlıkları konusunda bu kültürler-arası araştırmayı yapma girişimimde beni cesaretlendirmişti.
Bununla birlikte bu kitap yalnızca işbirliğimizin bir yan ürünü değildir. Kitabın temeli on yedinci yüzyılda ekonomik açıdan İstanbul'un denetiminden kurtulan ve batı Avrupalıların Osmanlı topraklarına yönelmelerinin en önemli nedeni haline gelen Osmanlı kenti İzmir konusunda daha önce yaptığım çalışmalara dayanıyor. Bu trans-kültürel liman kenti, sürekli birlikte yaşayan ve birbirinin kültürüne ve dinine uyum gösteren farklı halkların oluşturduğu büyük bir kazan gibiydi. İzmir'i incelemek beni, Osmanlı Hristiyanları, Müslümanları ve Yahudilerinin ve bu insanlarla irtibat halinde olan Flemenk, İngiliz, Fransız ve Venediklilerin, doğu Akdeniz'in kültürel sınırlarında birbirlerini nasıl gördüklerini, birbirleriyle nasıl çatışmaya düştüklerini ve birbirlerini nasıl yeniden biçimlendirdiklerini düşünmeye yöneltti. Osmanlı İmparatorluğu'nda İngilizler bu sorgulamanın bir sonucudur.
Daniel Goffman Muncie-Indiana'daki Ball State Üniversitesi'nde tarih profesörüdür. Izmir and the Levantine World, 1550-1650 (Izmir ve Yakin Dogu Dünyasi, 1550-1650) adlı kitabın da yazarıdır.
Osmanlı İmparatorluğu'nda İngilizler, 17. yüzyılın ortalarında (1642-1660) konsolos ve tüccarları ile iki ülke arasındaki siyasi ve iktisadi ilişkileri inşa ederken, Osmanlı dünyasının kültürel çeşitliliğinin İstanbul, İzmir, Mora, Halep gibi zengin merkezlerinde bu çeşitliliğe eklemlenen yeni bir unsur halinde iki farklı kültürün karşılaşmasına ait ilginç bir örneği de oluşturmuşlardır.
Ingiliz arsivi'nin zengin malzemesi ile ayrintilandirilan bu örnek bize yalniz Osmanli-Ingiliz iliskilerini degil, ayni zamanda Osmanli toplum ve yönetim sisteminin isleyisini ve bati dünyasi ile kültürel farkliliklarinin ilgi çekici ve kompleks yapisini da tanitmaya çalisiyor.
Mehmet Genç, Marmara Üniversitesi